Kahvaltı Sofrası

Salı sabahı misafirlerim için hazırladığım kahvaltı sofrası...

Kızımla hazırladığım en rahat sofra diyebilirim. Saat 10:00 gelecek olan misafirlerim 11:30 da gelince sofrayı rahatça hazırlayıp fotoğraf çekebildim..

Kahvaltıda;

-Sigara böreği
-Turşu kavurması
-Patates salatası
-Yumurta salatası
-Domates salatası ve kahvaltılıklar vardı..

Bisküvili Kolay Pasta

Bu tatlıyı yapalı uzun bir zaman olmuştu. Pratik bir bisküvili tatlı tarifi. Ben orta boy dikdörtgen borcama yapmıştım siz daha kalın olsun isterseniz kare borcama yapabilirsiniz.

Malzemeler:

Taban Malzemeleri:
- 2 paket pötibör bisküvi
- 2 yemek kaşığı kakao
- 2 çay bardağı süt
- 100 gr eritilmiş tereyağı veya margarin

Muhallebi Malzemeleri:
- 1 lt süt
- 7 yemek kaşığı şeker
- 1 yumurtanın sarısı
- 1 yemek kaşığı tereyağı veya margarin
- 1 paket vanilya
- 2 yemek kaşığı nişasta
- 2 yemek kaşığı pirinç unu

ayrıca üzerine kakao, hindistan cevizi vs..

Hazırlanışı:
- Bisküvileri blenderdan geçirin yada elinizle ufalayıp diğer taban malzemelerini de ekleyerek yoğurun.
- Islattığınız kare vaya dikdörtgen borcama yayın.
- Muhallebi malzemelerini tencereye alın karıştırarak pişirin. Bisküvili karışımın üzerine dökün. Buzdolabında 1-2 saat beklettikten sonra üzerine kakao serperek servis yapabilirsiniz.

Közlenmiş Patlıcan Salatası

Genelde yoğurtlu yaptığım közlenmiş patlıcan salatasını, bu sefer de böyle denedim. Közlenmiş patlıcanın her halini seviyorum. Keşke gerçek kor ateşinde közleme imkanımız olsada, evi bu lezzet aşkına bu kokuya boğmasak.

Malzemeler:
- 4 adet patlıcan
- 1 büyük domates
- 1 salatalık
- 1 küçük baş soğan
- 1-2 sivri biber
- Çeyrek demet doğranmış maydanoz
- Varsa çeyrek demet doğranmış taze nane
- 1 limonun suyu
- Karabiber, tuz, zeytinyağı

Hazırlanışı:
- Patlıcanlar közlenir, kabukları soyulur, ince doğranarak servis tabağına alınır.
- Patlıcanların üzerine kabukları soyulup ince doğranmış domates, salatalık, soğan, maydanoz, nane, sivri biber eklenir.
- Limon suyu, tuz, karabiber ve zeytinyağı da eklendikten sonra iyice karıştırılıp servis yapılabilir.

Not: Bu salataya közlenip kabuğu soyulmuş 3-4 adet kırmızı biberi de doğrayıp eklerseniz çok yakışır.

Yayla Çorbası


Yaz-kış sıkça yaptığım standart çorbalarımdandır yayla çorbası. Eğer misafir için yapmıyorsam üzerine tereyağı yakmıyorum, bunun yerine 1-2 yemek kaşığı zeytinyağı ve kuru nane ekliyorum. Tereyağının tadı birbaşka oluyor tabi, ancak fazla kalori almamak için her zaman eklemiyorum.
Malzemeler:
- 1 çay bardağı pilavlık pirinç veya kırık pirinç
- 1.5 lt kaynar su (yarım litresi et veya tavuk suyu olursa daha iyi olur)
- 1 su bardağı yoğurt
- 2 yemek kaşığı un
- 1 yumurta
- 1 yemek kaşığı tereyağı
- 1 yemek kaşığı kuru nane
- Tuz
Hazırlanışı:
-Pirinçler yıkanıp süzülür, tencereye alınır. 2 su bardağı kaynar suda yumuşayana dek arada karıştırarak pişirilir.
-Başka bir kapta yoğurt, yumurta ve un çırpılır. Üzerine hızlıca karıştırmaya devam ederek(yoğurdun kesilip, yumurtanın sıcak suyla pişmemesi için) azar azar kaynar su eklenir ve terbiye hazırlanmış olur.
- Pirinçlerin üzerine kalan kaynar su eklenir, ardından terbiye bir yandan karıştırarak azar azar eklenir. Bir taşım kaynatılıp ocaktan alınır.
- Tereyağı küçük bir tavada nane ile birlikte yakılır, çorbanın üzerine ilave edilir.
Not: Çorbanın kesilmemesi için tuzun sonradan eklenmesi söylenir genelde, ancak ben pirinçleri haşlarken eklerim hep tuzunu pirinçler içine çeksin diye ve çorbam hiç kesilmez. Önemli olan terbiyeyi ilave ederken ocağın yüksek ateşte olması ve hızlıca karıştırarak eklemek.

Cunda Adası Ve Şeytan Sofrası


Cunda adası ve Şeytan sofrası Ayvalığa gidenlerin görmeleri gereken iki güzel yer.
Şeytan sofrasına Ayvalığa gittiğimiz günden bir sonaki gün çıkmıştık. Cumhuriyet meydan'ından her akşam 19:15 te otobüs kalkıyor. Güneşin batışı izleniyor 21:00 gibi aynı araçla geri dönülüyor.


Güneşin ışınları denize yansıyor, güneş batmay devam ettikçe deniz ve ortam bambaşka renklere bürünüyor.


Tepede birkaç tane açık hava kahvesi var. Biraz Eyüp'teki pierre loti ye benziyor. Çok yüksek ve panoraması çok güzel. Aşağıda küçük küçük adacıklar var. Aşağısı ne kadar sıcak ve nemliyse, orası da o kadar serin ve esintiliydi.

Herkes güneşin batışını seyrediyor, fotoğraflamaya çalışıyor bir yandanda çayını kahvesini yudumluyordu.

Bu kahvelerde de Ayvalık tostu çok güzel yapılıyor. Özellikle tavsiye ettikleri için burada da Ayvalık tostu yemiştik. Aklıma o esnada şuan Çin'de yaşayan arkadaşım Burcu geldi ve içim sızlayarak Ayvalık tostumu yedim. Tatil için Ayvalığa gideceğimizi söylediğimde benim için de Ayvalık tostu yersin çok özledim demişti.


Bir başka mekan ise Cunda Adası, bu adaya Ali Bey Adası da deniyor. Ayvalığa 15 dakika mesafede.

Tarihi Rum evleri, taş sokaklarıyla, çiçekli balkonlarıyla çok şirin bir yer Cunda Adası. Taş kahvesi çok meşhur ama orada fotoğraf çekmemişim.

Yakın civarda birkaç terkedilmiş Rum köyü olduğunu söylemişlerdi ancak herhangi bir ulaşım aracı konulmamış ve restore edilmemiş.Elektriği dahi yokmuş. Çok merak ettiğimiz halde oraları görme imkanımız olmadı. Umarım yetkililer bu mekanları da yakın zamanda turizme kazandırırlar.
Değirmenden kütüphaneye çevrilmiş tarihi yapı ise görülmeye değer. Cunda adasının tam tepesinde olduğu için ada tamamen ayaklarınızın altında oluyor. Kütüphanenin içinde çok eski ve değerli eserler var. 600 yıllık el yazması eserler onları anlayabilecek, okuyucularını beklemeye devam ediyorlar.

Ayvalık tatil notlarını burada bitirip noktalıyorum artık. Değişik biryerler görmek, keşfetmek isteyenlere gitmelerini tavsiye ederim. Yeni yazılarda yemek tariflerimize kaldığımız yerden devam edebiliriz.

Ayvalık Lezzetleri


Ayvalık'da bulunduğumuz sürede birkaç kez Ayvalık tostu yeme imkanımız oldu. Her yerde bulunuyor Ayvalık tostundan sonra normal kaşarlı tostları biz tosttan saymıyoruz zaten. Orada normal kaşarlı tost diye bir algı yok. Özel ekmeğiyle yapılan tost gerçekten çok lezzetli, boyutu ve zengin içeriğinden dolayı çok doyurucu.

Kahvaltılarımızı kaldığımız pansiyonda yapıyorduk. Pansiyonun şirin terasında açık büfe şeklinde denize nazır olarak.



Kepçe lokantası taze çorbaların, leziz zeytinyağlı yemeklerin bulunduğu mütevazi bir lokanta. 1800 lü yıllardan kalma bir binada hizmet veriliyor. Sahibi Ali Bey ve Oğlu Özkan Bey yemekleri Ayvalığın en kaliteli zeytinyağları ile hazırlıyorlar.

Çorbalar 4-5 saatte bir değiştirildiği için çok taze ve evde yapılmış gibiydi. Bu sebepten Zeynep Nuran'a genelde çorbalarını burada içirmeyi tercih ettik.


Zeytinyağlı yemekler, çorbalar ve etli yemeklerden oluşan zengin bir menüye sahip.

Ben zeytinyağlı yemekler tercih etmiştim. Zeytinyağlı bamya,

Kabak çiçeği dolması. Üstteki resmi sahildeki çay bahçesinin önünde çekmişim. Sakız kabağının ucundaki çiçekten dolma yapılıyor.

Kabak çiçeği dolması yoğutlu olarak gerçekten çok lezizdi. Ve kırmızı pancarlı salata..

Bir diğer Lezzet durağımız ise "Girit Mutfağı" lokantasıydı. Günlük yemek yapılan ve öğleden sonra 15:00 gibi kapanan bir lokanta. Tavsiye üzerine gittik ilk gidişimizde kapalı olduğu için sonraki gün saha erken saatte orda olmaya karar verdik. Zeytinyağlı yemekler burdada ön planda.
Ekşili köfte ve
Yoğurtlu Muhiye denedim. Eşimin otlarla arası pek iyi olmadığı için o salçalı köfte yemişti. Muhiye; ismini aklımda tutmakta zorlandığım bir yemek oldu. Hatta unuttuğum için orda bir kaç kez sormuştum. Kuzu etiyle pişirilen yöresel bir ot yemeği. Gerçekten lezizdi.
Ege'de tatil yapmanın benim için bir avantajıda yediğimiz yemekler genelde zeytinyağlı sebze yemekleri olduğu için kilo almadan eve dönmeyi başarmak oldu.

Güler pastanesinden bahsetmeden geçmek olmaz. Güler pastanesinin sakızlı zeytinyağlı kurabiyeleri dillere destan olmuş da bizim orda haberimiz olmuş..
Görüntüye bakarsanız normal kurabiye, pastane derseniz çok mütevazi..Ama kurabiyelerin tadı bir harika. Mis gibi sakız kokuyor.
Kurabiyelerden bir kaç tane alıp sahildeki çay bahçesinde denemiştik. İstanbula gelirkende kurabiyelerden tekrar aldık.
Sakızdan sadece kurabiye yapılmıyor. Bir diğer sakızlı mamuller yapan pastane ise İmren Pastanesi. Pansiyon sahibimiz Nedim Bey'in tavsiyesi üzerine İmren pastenesine de uğradık.

Lor tatlısı be sakızlı dondurma denedik. Sakızlı dondurma birkaç yerde yapılıyor Ayvalık'ta, ancak en iyisi İmren Pastanesinde yediğimizdi. Sakızların Yunanistan'dan getirildiği söyleniyor.


Ayvalık sularından çıkan Papalina adlı balığı da denedik.Papalinanın tadı hamsiye benziyor. Şuan mevsimi olmadığı için balıkçılarda da çok az bulunuyordu. Sahilde küçük bir balık hali var. Balıkçıların getirdikleri balıklar taze taze satılıyor. Halin yanındaki bir restoran isterseniz sizin satın aldığınız balıkları pişirip size servis yapıyor.
Ben papalina eşim de çipura yemişti.
Cunda Adası ve Şeytan sofrası bir daha ki yazımda olacak..

Ayvalık Tatil Notları

Geçtiğimiz bir haftayı tatil için Ayvalık'ta geçirik. İnternet'te eşimle kısa bir araştırma yaparak, Ayvalığa gitmeye karar vermiştik. Amacımız herşey dahil bir otelde kalıp denize ve havuza girmek olmadığı için böyle bir tercih yaptık. Yeni yerler keşfettik, yöresel lezzetler tattık, yöre insanıyla hemhal olduk bu şekilde.

Saatli cami Ayvalığın sembollerinden. Türkiye'nin 100 saatli tarihi eserinden biri. Kiliseden camiye çevrilmiş. Saat başı çan kilise çanı gibi çalıyor. Minaresi sonradan inşa edilmiş. Yani hem çan çalıyor hem de ezan okunuyor.
Biz Ayvalık'ta Kelebek Pansiyon'da kaldık. Eski Rum evlerininden birini aslına uygun olarak restore ederek şirin bir pansiyon haline getiren Çiğdem Hanım ve Nedim Bey bizi bir hafta boyunca çok iyi ağırladılar.
Pansiyon eski Rum evlerinin bulunduğu kısımda. Bu evler Yunanlıların yaşadığı dönemden kalma. Bunlara taş evlerde deniliyor. Kimi evlerin içinde hayat devam ediyor, bazılarının ise kapısına kilit vurulmuş terk edilmiş.

Taş sokaklar, dar yollar, cumbalı evler ve balkonlardan sarkan çiçekler Ayvalık sokaklarını tasvir ediyor. Ancak ordaki havayı teneffüs etmek bambaşka. Çünkü her evin bir ruhu bir hikayesi var sanki, hiçbir ev sıradan değil.

Oralarda insanlar çiçek yetiştirmeyi çok seviyorlar. Percere önleri renk renk sardunya ve isimlerini bilmediğim çiçeklerle süslenmiş. Kendinizi bu sokaklarda dolaşırken açık hava müzesinde gibi hissediyorsunuz.

Sahildeki çay bahçelerinde, uzun yürüyüşlerimizin sonrasında çayımızı yudumlayıp denizi seyrederek dinlendik.

Ayvalıktan kalkan teknelerle günü birlik turlara katılmak mümkün, biz Z. Nuran'a güvenemediğimizden katılmak istemedik. Sabahtan akşama kadar aynı ortamda biraz sıkıntı yapabilir diye düşündük.

Perşembe günü Ayvalık'ta pazar kuruluyor. İstanbul'daki semp pazarlarının 4-5 katı büyüklüğünde bir pazar perşembe pazarı. Her türlü sebze, meyve, giyim malzemesi satılıyor. Domatesler, bamyalar, patlıcanlar o kadar tazecik ve güzel görünüyorlardı ki hepsinden alasım geldi. Ama maalesef bu hevesle kaldım, çünkü geri dönmemize daha birkaç gün vardı.

Yöre halkı yaz aylarında tatilcilerden dolayı fiyatların yükselmesinden şikayetçi, haksız sayılmazlar yerinde üretilip satılıyor olmasına rağmen fiyatlar İstanbul fiyatlarıyla aynı.

Ayvalık Zeytin ve Zeytinyağının merkezi hükmünde. Hatta bazı yerlerde; "Zeytinyağı+Güzellik+Sağlık= Ayvalık" yazısı gözümüze çarptı. Sanırım belediye tarafından yazılmış. Birçok zeytinyağı üreticisi var hatta üretici olmayanların bile zeytinyağıyla bir alakası var. Yemeklerini beğendiğimiz bir restoran sahibi bile istersek en güzel zeytinyağını adresimize gönderebileceğini söylemişti.

Onlarca zeytin çeşidi var, şuan zeytin sezonu olmasa bile biz birkaç çeşit zeytini deneyerek aldık.

İnsanlar çok sıcak kanlı ve yardımsever. Bir yere nasıl gideceğinizi soruyorsunuz, tarif etmek yerine ben sizi oraya götüreyim diyorlar.

Zeytin satıcısı bize uzun süre zeytin ve zeytinyağı ile ilgili bilgiler verirken.

Genelde yürüyerek gezdiğimiz için bizim en büyük yardımcılarımız converselerimiz oldu. Günün büyük bir bölümünü yürüyerek geçirdiğimiz halde hiç ayaklarımız ağrımadı.

İkinci önemli yardımcımız ise Zeynep Nuran'ın arabası oldu. Uyku saatleri araba sayesinde hiç aksamadı, Dışarda yemek yerken araba mama sandalyesi olarak kullanıldı. Yoksa onu uzun saatler kucağımızda taşımak çok zor olurdu.

Cunda Adası, Şeytan Sofrası ve Ayvalık'ta tattığımız lezzetler daha sonraki yazılarda burda olacak.

Fırında Karışık Kızartma


Yaz aylarının vazgeçilmezi olan kızartma hiç bu kadar hafif ve hazırlaması hiç bu kadar kolay olmamıştı.Hazırlarken hiçbiryere yağ sıçramıyor, eviniz üstünüz başınız yağ kokmuyor ve yedikten sonra yağda kızarmadığı için üzerinize ağırlık çökmüyor.
İster soslu, ister yoğutlu her şekilde tüketilebilir. Ama aşağıdaki sosla denemenizi tavsiye ederim.
Yaklaşan Mübarek Ramazan ayında da iftarda yapılabilir. Uzun süreli açlık sonrası iftarda yağda kızarmış yemeklerin yenmesi sağlıklı olmadığı için, pek tavsiye edilmiyor.

Malzemeler:
- 2 adet patlıcan
- 2 adet kabak
- 2 adet patates
- 8-10 adet sivri yada çarliston biber
- 3-4 yemek kaşığı sıvı yağ, tuz

Sos Malzemeleri:
- 3-4 adet domates
- 3 diş sarımsak
- 1 tatlı kaşığı kuru nane
- 1 çay kaşığı karabiber, tuz
- 1-2 yemek kaşığı sıvı yağ

Hazırlanışı:
Kızartma malzemeleri yıkanır ve istenilen şekilde dilimlenir. Sıvı yağ ve tuzla iyice harmanlandıktan sonra yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine çok üst üste gelmeyecek şekilde yayılır. İlk 15 dakika 250 derecede sonra 150 derecede iyice kızarana dek pişirilir. Fırından çıktıktan sonra biraz soğutulup servis tabağına alınır. Üzerine hazırlanan sos dökülür.

Sos için; domatesler blenderdan geçirilir veya rendelenir, küçük bir tavaya alınır. Üzerine küçük doğranmış sarımsak, baharatlar ve sıvı yağ eklenir ocakta 5 dakika kadar pişirilir.

 

Elmalı Turta Template by Ipietoon Cute Blog Design